torossiirleri
  GÜNEYYURT YÖRESİ YAYLALARI
 
                       
GÜNEYYURT YÖRESİ YAYLALARI
 
Güneyyurt ve Aşağı/Yukarı Çağlar yaylaları Ermenek ile Katranlı yaylalarına sınır olup Yellibel tarafından gelirken tepe koyak ve irili ufaklı zirvelerin oluşturduğu ve hepsinin gözlenebildiği yaylalardır ki adlarını şöyle verebiliriz; Üssüz, Hacı hasan kırı, Ayı beleni Altıntaş, Balkusan, Sorkun, Kaya pınar, Dedeli, Saparca, Tolbunar ve Tekeçatı.
Yüzyıllardır bu yaylalarımız otlakıye açısından son derece çekici bir durumda olmuştur. Hatta Kamış boğazına ilk yerleşenler Karamanoğullarının ilk babası olan Nuri sofu idaresinde ki binlerce çadırlık obalar olmuştur. Bugün bile üşbunar ve kayabunar yaylalarımıza kadar yaz aylarında otlakıye için mal sahipleri gelmektedir.
Bu yaylalar arasında tepeli koyaklı fiziki yapısıyla ve binlerce çeşit ottan oluşan bitkisel yapısı en dikkate şayan olan Üssüz yaylası için Şair, yarı kafiye yarı düz olarak birazda duygusal bir yaklaşımla şunları yazmaktadır;
ÜSSÜZ
Kanlı burun, sel kayası, çıkacaklar. Suluceser, Gödorum, Çarşaklar’dan, Kızılinden Yarığiçi Katrancık alt çizgilerin.
Akin, Karin, Damlantini, Kızılin, Kızoğlanini, Alacin, salmalar dizilir kıblende.
Ben seni uyaklara mahkûm edemem üssüz, sen benim yaylamsın. Sen koyaklara mahkûmsun.
Boğaz ağzı ağar gider yukarı, şeytanlı koyak, kızıl düz, selamlaşırlar, selamlaşır yükseklerden kavaklı ve dikme tepe. Deliktaşlar sarp kayalar birbirine bakar, uzun koyak, dolama koyak derin koyak ne yaparlar şimdi.
Ben seni mahkûm edemem uyaklara, sen zaten mahkumsun koyaklara.
Kan eksen can bitirir Allahın izniyle, kırmızı toprakların. doğunu Ermenek yaylası, kuzeyin üşbunar, orta yol, erkecini, küllin, çal, gapıcık alır. Batın da sorkun, ay beleni uzanır.
Ben seni mahkûm edemem uyaklara zira sen mahkûmsun koyaklara. Kavaklıdan kar alınır içmeye Ağustosta, bulaşıklara kaklık suyu yeter.
Eğmeler, eğrikler siper olur yağmurlarda bize, inler mağaralar keçilerimize.
Sen benim yaylamsın üssüz! Sen benim yaylam! Seni mahkum edemem uyaklara, seni düz anlatacağım.
Üssüz benim yaylam, benim yaylam üssüz
sen çekme suyla dönen değirmen, ben sana hayran
sen yaylaların anası, üssüz
Damlantininin altına varınca kızoğlan ininin üstünden çığlık çığlığa bağıran göggüdükler karşılar.
Bitirmişlerdir çamurdan testilerini ve onu kutlarlar ve derler ki üssüz benim yaylam, benim yaylam üssüz.
Kanlı burunun az ötesi sarı tavuklar, kara tavuklar yurdudur, kuşak pınardan zor geçilir, kaya serçesi cıvıltısından. Hepsi yeni yavrularını toplamış göçe hazırlanırlar ve derler ki benim yaylam üssüz, üssüz benim yaylam.
Oy oy oy ala serçeler oy. Dar deliklere yuva konduran. sonra tanımaları için önüne taş döşeyen kuş beyinli kuşlar. Dört taraftan çuk deliğe diye naralar yükselince giriveren deliğe ve tenhaca düşünen. Üssüz benim yaylam benim yaylam üssüz.
Bir çift saksağan var orada her yıl aynı alıca yuva yaparlar ve her güz yavrularını da alıp sahile şarkı söyleyerek inerler ve derler ki sözlerinde  üssüz benim yaylam, benim yaylam üssüz.
Kır serçeleri hem öter hem yükselir göklere kayboluncaya kadar gözden Ankalar gibi. Sarı serçeler çekme diplerini seçer yuva için ve koyar üç beş yumurta çil çil dibine, yılanları umursamadan ve mundar tüyüyle terk eder bülüçler yuvayı. Her biri her yerde vik vik eder ve derki üssüz benim yaylam benim yaylam üssüz.
Palazlar öter hüd hüd, keklikler cevaplar onları ana gibi. Yem arar kuzularına, zaten onları bekler bir değnek sallasan yüzlercesi sıçrayan çekirgeler.
Keçiler arbışır bodur dallara yazmışlar, çebiçler ve derler ki üssüz benim yaylam, benim yaylam üssüz.
Atlar eşekler sığırlar sürü sürü çayırlarda. Akşamları komşu olurduk ağustosta iki odalı ve üstü açık ara bölmeli taş keliflerde ve hep beraber türkü söylerdik ayeydinde. Üssüz benim yaylam, benim yaylam üssüz diye.
Ne karga ne başkası, culalara ne demeli. Girerler tepetaklak düdenlere bağırarak ciyak ciyak; üssüz benim yaylam benim yaylam üssüz.
Sen çekme suyla dönen değirmen, üssüz sen yaylaların anası ÜSSÜZ.
Yaylaların anasına giden yol, kuşakpınardan geçer.
O iki söğütlü iki tekneli kuşak pınardan.
Alacinin duvarları, sarp kayaların sırtları mor menevşe doludur.
Çiğdemlerle beraber nisanla açarlar,
Ah o çiğdemler sizleri kafiyelere dökeceğim bir gün ama şimdi değil.
Kanlı burun duruyor mu yerinde, duruyor mu çaşırlar hani bir zaman tüm kanallarda her derde deva olan çaşırlar, sen benim yurdumun has bitkisisin mallarımın yemisin.
Az üst yanda seni selamlar şaplalar, çekmeler, kekikler durun sizi iki kelimeye sığdıramam seni uyaklarda anlatacağım daha.
Ardıçlar, andızlar, alıçlar, boz armutlar tek tük görülür. Çünkü o rakımda yaşamak çok zordur. Ardıçlar dayanır ancak onlarda insanların, üşüyen insanların baltasına mahkum olurlar.
Mayısta kalkan karları takip eder sarı çiğdemler, sürmeli çiğdemler. ayı çiğdemleri..
Ayı çiğdemi ile sürmeli çiğdemi ayırt edemezsen desene ki sen hiç yaşamamışsın oralarda. Nohutlar, arpalar ekilir baharın. ekinler ekilir güzün. Martta bir telaş basar çiftçiyi. Eğer üssüzün karı kalkmazsa ekin altta çürüyecektir bu yüzden topraklamak lazım koyakları ve omzuna kazmayı küreği çuvalı alan çıkar yollara düşer üssüz yollarına.
Yamaçtan kazdıkları bir yerden karayı bulup çuval çuval toprağı tohum gibi seperler iki metre karın altında yatan ekinlerin üstüne. Üç güne kalmaz ekinler yeşertir artık yüzeyi yeşertir yaylaların anasını.   
Temmuzda ağustosta orada olacaksın.
Orada olacaksın nohutları, arpaları yolarken. Orada olacaksın düvenler dönerken harmanda.
Gündüz samanları çekerken hararlarda köye.
Gece Samanyolu’nu seyredeceksin gökyüzünde.
Seni özlüyorum yaylaların anası üssüz, daha anlatmadım seni kafiyelerde. Dur bekle hele.
Sen çekme suyla dönen değirmen.
AYI BELENİ YAYLASI

Doğusunda üssüz, batısında hacı hasan kırı, Güneyinde Sorgun, Kuzeyinde Balkusan bulunan daha yüksek bir yayladır. Burada ancak iklim nedeniyle otsu bitkiler yer almaktadır. Ağaç olarak sadece Ardıç ve Andız pürleri yer alır. Ara sıra Karaağaç bodurları da kepirlerin içinde yer almaktadır.
Adı ay beleni kabul edilirse; eskiden yüksek olması nedeniyle ramazanın gelişini belli eden hilalin gözetlendiği bir yer olmasından, Ayı beleni  kabul edilirse, ayıların bol yaşadığı bir yer olmasından bu adı almıştır. Rakım burada da 2250 civarıdır. Burada da bol nohut ekilmektedir son yıllarda. Ancak tam olarak bir araç yolu olmadığından bu ekimler ekonomik bulunmamaktadır. Bu yaylamıza ulaşım ancak traktörle zar zor yapılmaktadır. Kuşak pınardaki yol buraya kadar rahatça araç geçecek seviyeye getirilmelidir. Yukarı çağların Aldere’den açmakta oldukları yolda bir ümit kaynağıdır.
                  ALTINTAŞ YAYLASI
 
Ermenek yaylalarının en yükseğidir Altıntaş, 2450 m. Adından da anlaşılacağı gibi bu bölgenin taşı adeta altına dönüşmüş ve Dünyanın en kaliteli mermerleri çıkarılır olmuştur. Türkiye’nin iki önemli Düdeni araştırmacılar tarafından Envantere alınmıştır. Altıntaş yaylamızda önemli birde mağara mevcut olup içinde ki sarkıtlar ve dikitler görenleri hayrete düşürmektedir.
Yaylalarımız arasında su bakımından Üssüz ve Ay beleninden sonra azlık bakımından 3.yaylamızdır. Buna rağmen halkımızın büyük gayretleriyle son yıllarda meyvecilikte iyi bir zemin oluşturulmuştur. Eşsiz bir otsu bitki örtüsüne sahip olan yaylalarımızın süt ürünleri tüm Türkiye’de aranmakta ve tercih edilmektedir. Kekik ve Adaçayı türleri bakımından da önemli bir üne sahip olan yaylalarımız rakım bakımından 2000 in üzerinde olmaları sebebiyle ağaç türleri yönünden zayıftır. Ancak daha aşağı kesimlerde örneğin Dindebol çalı, Tekeçatı çalı ve Kapıcık çalı gibi ormanlık alanlar yer alırlar.
Altıntaş’ın Zirvesine defalarca çıkmak bana da nasip oldu, tam tepede iki uzun mezar var, çeşitli rivayetler anlatırlar haklarında. Diğer yaylalarımızın aksine burada ki oba ve kelifler bir ara da oba taşı adıyla toplu bir haldedir. Burada 2004 yılından beri “Altıntaş yaylası Düden ve Mağara Şenlikleri” yapılmaktadır. Bu vesileyle bu yere bir mescit, bir şenlik alanı bir kaçta çeşme inşa edilmiştir. Temmuz ve ya Ağustos ayında yapılan şenliğe gurbette bulunan hemşerilerimiz gelerek hasret giderirler. Gene bu şenlik vesilesiyle Altıntaş’ta bulunan iki Düden’imiz Türkiye Düdenler dökümünde yerini almıştır.
Buraya yaz ayları Anamur’dan Tekeliler ve Hacabdıllar göçerler. Bu Yörükler dağın arka tarafına konarlar, Güneyyurt yeni mahallenin arazisi ise ön taraftadır. Halkımız, burada patates, nohut ve tahıl yetiştirir.
Mal ve sürüsü olanlar ise buralarda 8 ay kalırlar. Burada ki Yörükler son yıllarda Görmeli köyünün Nisa bölgesinde  ikamet almışlar olup Anamur’a gitmezler. Ancak hacabdıl Yörükleri Anamur’a dönerler. Hacabdılların büyük bir bölümü şu anda Güneyyurt’a yerleşmiş durumdalar. Soyadları Altıntaş’tır. Pınar gözü mahallesinin hacıvahablar sokağında otururlar, bir kısım sülaleleri de Habib mahallesi ve cami mahallesinde otururlar halk arasında Yörükler sülalesi olarak bilinirler.
Anamur’a dönen hacabdılların birçoğu Altıntaş’a gelmemekte Bardat yaylasına gitmektedirler.
Altıntaş’ın sınırları; Kuzeyinde Hadimin Balcılar beldesinin dikenli yaylası, Güneyinde, Katranlı bölgesi, Batısında, Kuşu yaylası, Doğusunda Hacı hasan kırı bulunur.
             BALKUSAN YAYLASI

Ermenek bölgesinin en geniş ve en yüksek ve de en büyük yaylasıdır Balkusan.
Kuzeyini tamamıyla karaman sınırı oluşturur. Burada 1925 m rakımlı Yellibel geçidiyle bu sınır aşılır. Yellibel ile Balkusan yaylası arasında bulunan otlakıye alanlarına yaz aylarında İhsaniye köyünde oturan Menemenliler, Anamur’da oturan Güneyliler ve Mutta oturan Perişanlar çadır kurarlar. Doğusu Mut sınırına dayanır ki bu arada ki otlakıyeyi ise Mut’un Kösereli Yörükleri Kamış boğazına yerleşerek sürülerini güderler. Batısı da Hadim İlçesinin Balcılar beldesine ait Dikenli yaylasına dayanır. Doğusu, teke çatının bent başından başlar, batısı da Aşağı çağların dedeli yaylasına dayanır. Güneyini ayı beleni oluşturur.
Dedelinin altından çıkmaya başlayan dere ortayı yararak Teke çatında Aykadın deresiyle birleşir. Burada son yıllarda Baraj için etüt tamamlanmış ve inşaata başlanmıştır. 
Ayrıca buradan Ermenek karaman yolu geçer ve Balkusan köyünün içinden karamana ulaşır. Bu yolun uzunluğu 125 km. dır. Son yıllarda dil bayramı etkinliklerinin başlama yeri kabul edilerek çeşitli faaliyetlere ev sahipliği yapan Balkusan köyümüz, iyi bir turizm alanı olma yolunda hamlelere açık bir konumdadır.
Balkusan köyümüz 60 hane kadardır, karaman oğlu hanedanının mezarları da buradadır, adeta bir bekçi gibi Yaylanın en yüksek yerine kurulmuştur.
Altta karaman oğullarının mezarlarının bulunduğu Balkusan’ın bazı önemli yerleri;
 Üşbunar, Kapıcık, Tekeçatı, bent başı, sarnıç, armut alanı, Beğbunarı, Tolbunar, yarık bunar, soğuk bunar, kabalak, saparca, ili yurt ve deveci.
                     HACI HASAN KIRI

Hacı hasan kırı; Yarıkbunar, Ayıbeleni, Dedeli, Altıntaş ve Katran beleni arasına denir. Burada rakım ortalama 2250 olup tam olarak koyak ve tepe ekseninde bir jeolojik yapıya sahiptir. Tam zirve olduğundan su kıttır. Bu arada içme suyu ancak üşbunar ve yarıkbunar’dan alınır. Burada ki üçbunar  üssüzün sonunda ki değildir, üç teknesi olan az sulu bir pınardır ki Kabalak kayasının tam güneyinde Altıntaş yolu üzerinde bir yerdedir.
Buralara bu sezonlar da genellikle nohut ekilmektedir. Daha önceleri burada halkımız cıvıl cıvıl ederdi, şimdi azaldı ve kaygı verici bir biçimde yabancılara otlakıye adıyla yazın verilmektedir, buna Belediyemiz bir an önce son vermelidir.
                    TEKEÇATI VE YÖRÜK BÜKÜ

Fığladan aşağıya çok dik olarak inince yol çatallanır; birisi Ermenek yaylası bölümüne, biriside batıya Güneyyurt yaylası bölümüne gider. Tekeçatı da şu anda bir baraj için etütler yapılmaktadır.
Balkusan deresiyle Aykadın Suyunun birleştiği yerde düşünülen baraj Ermenek’te ki HES e bir destek olarak ele alındığı düşünülüyor.
Sağa dönülünce konuşan çeşme vardır, bu yol eski Karaman yoludur ki Kamış boğazından Bucakkışla ya inerdi. Evliya çelebi 370 yıl önce bu yolu kullanarak Kamıştan ve Yelli belden Dilendi hanına vardığını söylemektedir.
Şimdi ki Karaman yolu ise Fığladan sonra sola dönen yoldur ki Balkusan’a uğrar ve Yelli belden ağrı İhsaniye’den, Akından Bucakkışla ya iner. Tekeçatı’nın en görkemli bölgesi Yürük büküdür bu bölge Bent başından başlar. Burası Taşelinin en muhteşem köşesidir. 1970 yılında dikilen ve 40 yaşını geçen bakir bir çam ormanıyla başlar bu derin vadi. Dedeli yaylasından başlayan Balkusan deresi süzüle süzüle, zikzaklar çize çize ve sakin sakin akar gider Tekeçatı’na doğru. Etrafında bir vadi oluşturur, çevresi sarp kayalar ve 100 150 yıllık çamlarla dolanmıştır. Burası Nevşehir/Aksaray bölgesindeki Ihlara vadisini andırır. Bent başından ağaca çıkan bir Teyin Balkusan köyünün su değirmenine kadar hiç inmeden gidebilir. Derenin boyları 1990 dan sonra Güneyyurtlu çiftçilerimiz tarafından son derece mamur bir tarım ve meyvecilik alanına dönüştürülmüştür. Her tarla bahçe olmuş her bahçe başı da bir ev olmuştur. Balkusan deresinde balıkta bulunmaktadır, ona akan çağlayanlar önüne alabalık tesisleri de kurulmuştur. Güneyyurt yaylalarının en sulak olanı şüphesiz Balkusan’dır. Balkusan köyünün eski adı Türbe idi, zira burada Karamanoğullarının kurucusu Karaman bey ve oğlu Mehmet beyle hanımları yatmaktadırlar. 1250 yıllarında Karaman beyin babası Nuri Sofu Bey önce ata yurdumuz Türkmenistandan Sivas dolaylarına gelmiştir daha sonra da 10 000 civarında çadırla Balkusan da ki Kamış boğazına yerleşmişlerdir. Kamış boğazına yerleşen dedelerimiz evvela Güneyyurt kasabasının olduğu yeri yurt edinmişler ve buraya Ata yurtlarında bıraktıkları yerlerden birisinin adı olan Gargara adını vermişlerdir. Bu gün Güneyyurtta Sofular sülalesi vardır. Nuri ve Nureddin adı da çok yaygındır. Daha sonra şu anda metfun bulundukları yer olan Balkusan köyüne de Gargaradan sonra yerleşerek buraya da yine ata yurtlarında ki Balgasun/kara Balgasun adını vermişlerdir. 1924 yılına kadar Güneyyurt beldesinin bir mezrası yani yaylası olarak kalan Balkusan bu tarihte TC bakanlar kurulu kararıyla ayrı bir köy olarak tescil edilmiştir. Balkusan köyümüzün halkı Güneyyurt halkıyla tamamen akrabadır. 1900 yıllarında Güneyyurttan buraya yayla için gelen ve sürüsü olan aileler buraya yerleşerek köyün temelini atmışlardır. Şu anda bile Güneyyurtta bulunan sülalelerin bir bölümü de buradadır.
                     TOLBUNAR VE BEĞBUNARI
Balkusan yaylasının en sulak iki bölgesi Tolbunar ve Beğbunarıdır. Güneyyurt’un 9. Mahallesi olarak tescil edilen Tolbunar, Hacı hasan kırı yolu ağzında olup adını tüm bölge arazisini sulayacak kadar bir akışa sahip olan pınardan alır. Halk arasında Gavurini olarak bilinen antik bir Roma/Bizans kentine de ve sahipliği yapan Tolbunar Yüksek eğrik ile Soğukbunar arasında olup eski Güneyyurt yolu olan Yarıkbunar tarağı üzerindedir.
Yaylalarımızın su bulunan her yerinde en kaliteli patates yetişmekte ve en iyi fiyatla satılmaktadır. Tarım bitkilerinden unlukta ve bulgurlukta tercih edilen Akyannas buğdayı bolca ekilmektedir. Darı/mısır ise son derece lezzetli olarak ocak başlarında yaz ayları en güzel yiyecektir. Yüz yıllardır en çeşitli ne en kaliteli otların bulunduğu yaylalarımız devamlı malcı aşiretlerin dikkatinden kaçmamış ve sürekli yaz ayları otlakıye için yöremize çıkmaktadırlar. 7000 tür otun bulunduğu yaylalarımızın süt ürünleri çevrede aranan ve kalitesi bilinen bir gerçektir.
Tolbunar ve Beğbunarı son yıllarda büyük bir Meyvecilik alanına dönüşmüş, kirazların Güneyyurttan bir ay geç olması sebebiyle de kiraz değerinin oluşmasına ön ayak olmaktadır. Eskiden beri bölge bir ceviz ve erik ağacı deposudur. Tolbunar, Beğbunarı ve saparca da en az 200-300 aile yaz kış oturulabilecek şekilde ev sahibidir. Tolbunar ve Beğbunarı arasına birde mescit yapılmıştır. Ancak başka konularda sık sık değindiğimiz gibi herkeste telefon bulunmasına rağmen buraya hala elektrik getirilememiştir. Tolbunar suyunun çıktığı yerin üzerinde bulunan tepeye çıktığımız zaman etrafta rakımları aşağı yukarı 1200 metre olan şu zirveleri seyretme imkânımız vardır; Kuzeyde Yellibel ve Oyuklu tepeleri, Doğu da Ay beleni, Batı da Altıntaş, Güneyde ise Katran beleni.
                     SAPARCA VE KABALAK
 Balkusan’ın ili yurt bölgesinden dereyi atladıktan sonra Beğbunarından batıya doğru gidince aşılık mevkiinin karşısında bitek topraklara sahip bir yaylamızdır. Batısında Dedeli yaylası, doğusunda Tolbunar, güneyinde Kabalak tepeleri vardır. Güneyyurtta Saparca soyadlı bir sülalenin burada yeri çok olmakla beraber son yıllarda emekliler buraya evler yaptırarak meyvecilikte özellikle kiraz üzerine gözle görülür atılımlar yapmışlardır. Buradan güneye doğru gidince Kabalak tepesi gelir. Burası yörenin Altıntaş’tan sonra en yüksek zirvesidir. Kabalaktan kuzeye baktığınız zaman Evliya çelebinin Tellibel dediği Yellibel ve Oyuklu zirveleri baş başa vermiş olarak bir yatay sıra oluştururlar. Ayrıca antik bir yerleşim yeri olup yapılan kazılarda roma ve Bizans dönemi eserlere rastlanmıştır.
 
                        KAPICIK VE ÜÇ PINAR
 
Ermenek ve Güneyyurt’un üzerlerinde ki süren devasa kaya zincirleri kuşak dağlarıyla kendisini uçsuz bucaksız kepirlere bırakır. Buralar yörenin en susuz alanları olmakla beraber Dünyanın en kıymetli bitkilerinden Çaşır otuna mezralık yaparlar. Üssüz yaylasının Kavaklı tepesinden sonra Yukarı çağlar köyünün Orta yollar mevkii geçilince tabiat kendisini Allahın izniyle sulara ve koyu orman alanlarına teslim eder. Burada bulunan ilk su Üçpınar olup buradan sonra rakım düşerek Kapıcık geçildikten sonra Yörük bükü ve Teke çatına inilir.
Kapıcık mevkii antik bir mezar ve yerleşim alanıdır. Bütün eski yerleşkelerde olduğu gibi burada da bilinçsizce bir talan göze çarpar.
 
  Bugün 3 ziyaretçi (3 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol