torossiirleri
  ANTİK ÇAĞ VE GÜNEYYURT (M.Ö. 6000-67)
 
               
ANTİK ÇAĞ VE GÜNEYYURT (M.Ö. 6000-67)
 
                                   FOSİL KANITLARI
Balkusan ve Altıntaş yaylasının Ayı beleni, Sarnıç, Kayabunar, Sorkun, Hacasangırı, Katran beleni, Kabalak kayası, Beğbunarı, Sarıbunar ve Yarıkbunar gibi tüm bölgelerinde her türlü Hayvan Fosiline özellikle Deniz hayvanlarının fosillerine rastlamak mümkün.
Bu ne demektir?  Büyük bir zaman önce bu yüksek rakımlı dağlar, tepeler su altında kalmış ve bu deniz hayvanları su çekildikten sonra toprakla karışarak bir nevi mumyalanarak fosilleşmişlerdir.  Bu da Hz Nuh zamanında vuku bulan ve Hz Nuh’a iman etmeyen tüm insanların öldüğü büyük Tufan sırasında buralar da, her yer gibi sular altında kalmış ve bu eserlerde bu ilahi mucizenin şu anda elimizdeki kanıtlarıdır. Bu fosiller arasında Denizyıldızları, Midye kabukları, su yılanları ve deniz böcekleri başı çekerler. Yayla yollarında bildiğimiz Boncuk çayırı yöresi bu tür fosilleşmiş kabukların en çok bulunduğu yerdir.
Tufan M.Ö. yaklaşık 6000 yıl önce vuku bulan kesin ayetlerle anlatılan bir olaydır. Tüm yeryüzünü kapsayan bir afet olduğu da muhakkaktır. Aşağıda ki, Hüd suresinde olayı özetleyen ayetler ekleyecek başka bir şey bırakmıyor;
              “EY YERYÜZÜ! YUT SUYUNU. EY GÖK! TUT SUYUNU”
Hüd 40. “Nihayet emrimiz gelip, tandır kaynamaya başlayınca (sular coşup taşınca) Nûh’a dedik ki: “Her cins canlıdan birer çift, bir de kendileri hakkında daha önce hüküm verilmiş olanlar dışındaki ailen ile iman edenleri ona yükle. ” Ama onunla beraber sadece pek az kimse iman etmişti. 41. (Nûh), “Binin ona. Onun yüzüp gitmesi de durması da Allah’ın adıyladır. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” dedi. 42. Gemi, dağlar gibi dalgalar arasında onları götürüyordu. Nuh, ayrı bir yere çekilmiş olan oğluna, “Yavrucuğum, bizimle beraber sen de bin, inkârcılarla birlikte olma” diye seslendi. 43. O, “Ben, kendimi sudan koruyacak bir dağa sığınacağım” dedi. Nûh, “Bugün Allah’ın rahmet ettikleri hariç, onun azabından korunacak hiç kimse yoktur” dedi. Derken aralarına dalga giriverdi de oğlu boğulanlardan oldu. 44. “Ey yeryüzü! Yut suyunu. Ey gök! Tut suyunu” denildi. Su çekildi, iş bitirildi. Gemi de Cûdî’ye oturdu ve “Zalimler topluluğu Allah’ın rahmetinden uzak olsun!” denildi.”
                       HİTİTLER DÖNEMİ GÜNEYYURT
Bu dönem kâğıdın, kalemin ve yazının bulunmuş olması bakımından daha aydınlık bir dönemdir. Yazılı tarihin başladığı zamanlardır. Buna rağmen en doğru bilgileri gene de kutsal kitaplardan iktibas eder tarihçiler. Bu kutsal kitaplar bu dönemin ortalarında gelen Tevrat, bitiminde gelen İncil ve Milattan 610 yıl sonra gelen Kurandır. Zamanla Tevrat ve İncil tahrifata uğramış ancak son ilahi mesaj olan kuran beşeri ve yanlış katkıları ayıklayarak gerçek vahyi insanlara bildirmiştir.
 Hititler döneminin ortalarında Hz Musa’yı evinde büyüten Firavun 2. Ramses, Kadeş meydan savaşında komutanlık etmiştir. Bu sıralarda Hititler batıda ege hattına kadar sahip olmuşlardır. Taşeli bölgesi ise tamamen ellerindedir. Güneyyurtta merkezi bir yerleşim yerleridir Hititlerin. Bu merkez şimdi halkımızın örenler dediği İkiz in bölgesidir. Tarihçilerin kesin tespitlerine göre İkiz in bir Hitit anıtı ve tapınağıdır. Bu küçük anıtı görmeyenler bir şey sanmasın! Tarlaların ortasında topu topu bir oda büyüklüğünde ki bir kayaya oyulmuş dıştan iki kapılı, içlerinde birer lahit bulunan bir yerdir. Bunun özelliği de sonsuzluk inancının sevkiyle bir tür mumyalama tekniği olan soğuk kaya mezarlarına gömülme işidir ki memleketimizin bütün kayalarında bu tür mezar ve anıtlar bol miktarda vardır. Hak dinden alıntı yaptıkları kalan bu doğru bilgi kırıntısını ruh göçü inancıyla karıştıran ve hiç kaya bulunmayan mısır çöllerinde çekme taşlarla kendilerine ebedi (!) mezar/piramit yapan Firavunlarda aynı yöntemi kullanmışlardır.
                  PERSLER VE GREKLER DÖNEMİ
Ele geçen Tarihi kalıntılardan ve çevredeki eserlerden elde edilen bilgilerin yöremizde 4500-5000 yıllık bir geçmişe ışık tutmaktadır. Bu dönemde Güneyyurt Gargar, Karkaron, Gerger gibi adlarla anılmaktadır. Gargara Luwi dilinde Yüce doruk yeri manasına gelmektedir. J.M. Cook, Gargara’nın Troas(toros)bölgesinde bir ilk çağ kenti olduğunu yazmaktadır.
Güneyyurt beldesinin tam merkezinde yer aldığı Kilikya/Taşeli 2 bölgedir aslında; 1-Silifke’den Adana’ya kadar olan bölge Ovalık Kilikya. Silifke’den Bozkıra kadar olan ve tam ortasında Ermenek/Güneyyurt bulunan dağlık/Taşlık Kilikya. Helenistik çağdan Bizans çağına kadar bu bölgenin adı; Kilikia Trancheia olup Taşlık Kilikya demektir, Osmanlılar ve Karamanoğulları ise buraya Taşeli demişlerdir. Kilikya’nın dağlık bölgesi Silifke’de başlar Lamos deresinde biter. Lamos, Sarıveliler ilçesine bağlı Esentepe köyünün eski adıdır, sözü edilen çay ise hemen altından geçen Günder deresidir. Bu bölge tarih boyunca en kaliteli ve yoğun bir Kereste üretim merkezidir, orta Torosların balta girmemiş ormanlarının keresteleri Akdeniz de ki gemi inşaatının en önemli ham maddesidir.
  Pamphylia tarihi kaynaklarına göre Hititler zamanında Taşelinin adı Kue’dir. M.Ö. 4. Yüz yılda bölgemiz Pers krallığına geçinceye kadar Asurlularda kaldı. Bu günkü İran demek olan Persler gelinceye kadar Asurluların bir bakıma genel valisi sayılan Syennesis adlı krallarca yönetilmiştir. M.Ö. 4. Yüz yılda Perslere geçen Taşelide Syennesisler yerini Pers Satrap’larına bıraktı.
Pers kralı Daryus ege sahillerine hatta Makedonya’ya kadar dayanınca Büyük İskender harekete geçti Daryus’u anavatanı olan İran’a sürerken Taşelinde ki kentleri ziyaret etti. B.İskender’in ölümünden sonra bölgemiz bu günkü Tepebaşı merkezli Ptolemaios’lara geçti. Bu kelime sonradan “Betlam” olarak sürmüş Osmanlılar devrinde “Bednam”, Cumhuriyet döneminde Halimiye ve Tepebaşı adlarını almıştır.
 
 
  Bugün 11 ziyaretçi (19 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol