torossiirleri
  ÜÇÜNCÜ 10
 
 SERÇELER

Şu karlı havalar da
Donar küçük serçeler
Bir dane için cama
Konar küçük serçeler.

Öter her yerde çin çin
Günaha girer gencin
Bir kaşık çorba için
Yanar küçük serçeler.

Toprak arar, kum arar
Öldürsen neye yarar
O da bir hayal kurar
Kanar küçük serçeler.

Bulgur atalım yiye
Karnı da doysun diye
Bulduğu ilk tekneye
Banar küçük serçeler.

Bir damla ona göre
Hayat verir bir süre
Bir karış kuru yere
İner küçük serçeler.

Sığınak, pardı baca
Kilit sökmezmiş aca
Akşam olur ağaca
Tüner küçük serçeler.
 
 
20-10-2005

          
 ŞUBAT DA KÖYÜM

Karın üstüne bir Güneş
Doğar Şubatta köyüm de
Çiğdemler açılır üç beş
Buyar Şubatta köyüm de.

Ekmek ederler unları
Başlar cemile günleri
Kalan en son odunları
Kıyar Şubatta köyüm de.

Oğlaklar, Kuzular meler
İstekler kayayı deler
Delikte günleri, Keler;
Sayar Şubatta köyüm de.

Pekmezin kalır bitiği
Hazır kellenin ütüğü
Şömineye son kütüğü
Dayar Şubatta köyüm de.

Gelir Bahar dalgaları
Hazırdır süt helkeleri
Kuyuda ki şalgaları
Soyar Şubatta köyüm de.
 
20-02-2006



 Sultan Nevruz

Önümüze aldık Sultan nevruzu
Gelecek inşallah 21 Martta
Meleşecek oğlak, keçi ve kuzu
Gülecek inşallah 21 Martta.

Kaplayacak Güneş yamacı düzü
Her şey dirilecek; Allahın sözü
Kıştan kalan buz ve karların izi
Ölecek inşallah 21 Martta.

Hep bu tekrar etti milyar kereler
Tabiat dirilir tam o sıralar
Karların suyuyla ark ve dereler
Dolacak inşallah 21 Martta.

Samanlar tükenir azalır yemler
Çalışan hayvana vurulur gemler
Şubatta açılan sarı çiğdemler
Solacak inşallah 21 Martta.

Yavaş yavaş ısınacak yılanlar
Bahar; dirilişe açık ilanlar
Ahrete imanı zayıf olanlar
Bilecek inşallah 21 Martta.

Mallar kaplar meraları otlağı
Sular sarar tomurcuğu yaprağı
Altta yatan böcü börtü toprağı
Delecek inşallah 21 Martta.

Şükürle çok olur Mevtanın azı
Müminler cami de eder niyazı
Şükran için yaratana namazı
Kılacak inşallah 21 Martta.

Açılır yaylanın kapalı yolu
Mor, mavili, dağlarımın has gülü;
Nevruz çiçeğiyle her taraf dolu
Olacak inşallah 21 Martta.
 
12-03-2003


 GEL GARDAŞIM

Gel gardaşım hasret goyma köyüme
Kanal suyla dolduğunda bir çağır
Sepet sepet götüreyim evime
Ak üzümler olduğunda bir çağır

Ala inek doymaz olmuş otlara
Sarı oğlak kanmaz olmuş sütlere
Sahipleri dur demezse itlere
Mazarratlar öldüğünde bir çağır

Kültür de adına maydanoz denen
Uzun köklerini saylara seren
Salmalarda ışıl ışıl yeşeren
Baldıranı yolduğunda bir çağır.

Çocukları baranaya belerler
Bahçeleri evlek evlek bölerler
Domatesi, Biberi fidilerler
İçine su, saldığında bir çağır.

Yaylalara mal melalle göçmenin,
Gürül gürül pınarlardan içmenin
Oğlakları, Kuzuları seçmenin
Vakti sati geldiğinde bir çağır.

Sivri taştan, Beş dönümden eğilip,
Sığırların arkasında dağılıp,
Tüm çocuklar soyunarak tüğülüp
Kepirliye daldığında bir çağır.

Dağ erikler olsun dönsün hamura
Bulutlar ağlayıp insin çamura
Tüm meyveler ömür katsın ömüre
Boz armutlar solduğunda bir çağır.

Bir lezzet var yemeğinde aşında
Mahalle toplansın oba daşında
Hayatın tadını dağın başında
Arayıp ta bulduğunda bir çağır.
 
11-11-2000


 İLKBAHAR DA KÖYÜM

İlkbahar da serçelere ses gelir
Eşini bulanlar başlar yuvaya
Su, hava topraktan bir nefes gelir
Bir ay sonra girer aşlar yuvaya.

Çiçekler çiftleşir Arı eliyle
Polenleri taşır sarı eliyle
Yarısı ayağı, yarı eliyle
Dönerler hep üçler beşler yuvaya.

Yaprağından önce açar çiçeği
Çeker kendisine olan Böceği
Hareketli Karıncanın ocağı
Akşamı toplanır eşler yuvaya.

Kışın yemeğine şimdi başlanır
Sarmalara bağ yaprağı haşlanır
Ham keş kesesinin üstü taşlanır
Çalışırlar tüm kardeşler yuvaya.

Ellerinde lımtı ota giderler
Öğlen sıcağında yata giderler
Fazla toplarlarsa sata giderler
Bilenir hayaller, düşler yuvaya.
 
10-102004


        AVCILAR-3

Kümeler de bekler durur Avcılar
Mani, mani ekler durur avcılar
Her ne kadar atış serbest olsa da
Her atışta tekler durur avcılar.

21 mart sultan nevruz değil mi?
Atılan avda huzursuz değil mi?
İlk baharın da geldiği şu günler
Onlar için de hazırsız değil mi?

Bu aylarda sıcak yuva zamanı
Değmez olmak için av kahramanı
Onlar da eşleşip ev yapacaklar
Kendi gelse bile verin amanı.

Güz gelsin de etlensin ve yağlansın
Ardından yas tutulsun, ağlansın
Yetiştirip yavruları Dağıtır
O zaman biraz da avcı eğlensin.
 
20-06-2006


               KAR

Karlar yağar her Kristal bir eser
Suya dönüşürler, bir rüzgar eser
İki melaike ona çalışır
Biri şekil verir birisi keser.

Karlar yağar uğrun uğrun yerlere
Yorgan olur yerde ki minderlere
Hüda istediği şekilde yapar
Gerekirse Dolu olur serlere.

Karlar yağar sabahların nemine
Ağaçlar da kalır düşmez zemine
Her sanat bir sanatkara delildir
Bu da delil, Sanii Müheymine.

Karlar yağar Ocak, Şubat, Mart, Nisan
Durur bir kenara seyreder insan
Birbiriyle çarpışmadan inerler
Bir çarpışma, Nizamın bittiği an.

Karlar yağar lapa lapa bembeyaz
Bozulur sükunet başlar bir ayaz
Ne sıcağa, ne soğuğa var insan
Nerde Bahar diye eder hep niyaz.

Karlar yağar Hamsin de Zemheri de
Katık biter küplerde ve deride
Kar altında Geven söker çobanlar
Dermanı yok durmaya hiç örü de

Karlar yağar tipi olur toz olur
Esintisi vu vu, hu hu söz olur
Yığınları eksiklere doldurur
Dağ başın da Koyak Tepe düz olur.
 
20-03-2003     


ERMENEK–2

Günlüğüm de ilk üç hece
Gönlümden geçen bilmece
Rüyalarımdasın gece
Doğduğum yersin Ermenek.

Benzeri yoktur Yarların
Muhabbeti bol yarlerin
Sen şahısın diyarların
Kentler de sersin Ermenek.

Önünde Göksu vadisi
Sana yakışmaz adisi
Gözlerim hep havadisi
İyisini ver Ermenek.

 Bağların ceviz dizili
 Dibinde sular düzülü
 Sayfamda adın yazılı
İrem de bağsın Ermenek.

Navağı derler köyüne
İnde bak dere boyuna
Kurban olurum soyuna
Sinem de bağsın Ermenek.

Kar üstünde kar görülür
Dam üstünde yar görülür
Yok olsa da var görülür
Her yere yeğsin Ermenek.
 
25-8-2000   


      YÖRÜK BÜKÜ

Boyumu aştığını görürüm dağların,
Bu vadide yürürken
Biladanlar küsmü buraya, neredeler?
Şahitliğini yaparlardı çağların
Ben eski Ermenek lastiğini sürürken..

Boyumu aştığını görürüm Çamların,
Uzun bir el ipi saramaz kutrunu
Kurbağalar bir çığlık basar, gelenlere
Bozar sükünetini, dağların.
Sorar hatır bilmeyenlerin hatrını.

Boyumu aştığını görürüm Kayaların
Çil, çil kınalı kınalı
Sakin sakin akan derenin içinden geçerken
Herkesin paçaları sıvalı..
En hası buralar da işli, oyaların..

Boyumu aştığını görürüm suların
Sağdan soldan  bu dereye akışan,
Balıklar zıplarlar berrak sular da hür,
Burada en iyisi kuytuların
Etrafa zarar vermeden gezmek, bize yakışan 
 
21-074-2004 
 

   ISSIZ YAYLAM

Susuz yaylam üssüz
Gene seni yazacağım
Vafasız çiftçilere
Yeniden kızacağım

90 Serçeleri saymayı unutmuşlar
Ve yuvalarına say döşemeyi
Sarı serçeler görünmez
Culalar sana gelmeye erinir
Benim gönlüm erinmez
Sen varken bu cihan da
Hiç bir yere yerinmez.

Surların yıkıntı
Pürlerin tohumsuz,
Kaklıkların kuru,
Armutların farıdı mı
Yağmursuz.
Ey benim ıssız yaylam üssüz.

Sana kavaklıdan bakacağım
İneceğim uzun koyağa
Oturup harmanda ki yuvağa,
Yakımlar yakacağım,
Senin ihya edilmene dualar yapacağım.

Ey! benim ıssız yaylam üssüz,
Teyemmümle namaz kıldığım yer
Gözümü ilk açışta bulduğum yer
Sarp kayalarına bayıldığım yer
Bir lale kokusuyla ayıldığım yer
Bebekliği bitirip, çocuk olarak,
Artık bir insandan sayıldığım yer.
Bekle geleceğim.
 
12-05-2008



      KUŞAKPINAR

İki tekne iki söğüt
Birbirini tamamlamış
Yükseklerde Kuşakpınar
Beni susuzlukla sınar.

Kınalı kirtik karşılar
Girişinde, her varanı
İmiz imiz akar sular
Bir günde dolar Haranı.

Taş obalar isli durur
Kızoğlan iniyse yaslı
Koca sahan paslı durur
Kurnasının başı taslı.

Sabunluklar, Alacinler
Tarihin antik şahidi
Delik deşik olmuş inler
Kırık mezar ve Lahidi
 
22/05/07
 
  Bugün 1 ziyaretçi (1 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol